şiddetin her türlüsüne şiddetle karşıyım. ancak bazen şiddeti şiddetle önlemekten başka alternatif bulamıyorum.
bilhassa ebeveyninin elini tutmadan yolda güvenle yürüyemeyecek kadar küçük yaştaki çocuklara ulu orta atılan tokatlara, düşman askerini püsķürtmeye çalışır gibi yükselen bağrış çağrışlara asla tahammülüm yok. çocuk benim değil mi, dilediğimi yaparım zihniyetine sahip birçok anne baba, yüzüme karşı böyle saçma sapan cümleler sarf edebildiği için çokça pişman olmuştur. zira öz evladına herkesin gözü önünde canavarlaşmaktan çekinmeyen kimseler nazarımda yalnızca aşağılıķ birer orospu çocuğudur. tabiatları, güç yetirebildikleri her canlının üzerinde çirkin denemeler yapmaya müsait bu tiplerin eline evlat olarak düşmüş şanssız ve çaresiz veletler adına keşke daha radikal çözümler üretebilsem. anlık müdahalelerin söz konusu yaratıkları geçici bir süreliğine durdurduğunu ve kabus dolu zulmün eve geçtikleri vakit kaldığı yerden devam ettiğini ne yazık ki ben de biliyorum.
sadece fiziksel değil, küçücük bedenlere reva görülmüş hiçbir şiddet çeşidinin iler tutar yanı olamaz. bir çocuğun yüzünü korkuyla, mutsuzlukla, hayal kırıklığıyla gölgeleyen her türlü davranış başlı başına bir şiddet unsurudur. yalan söylemek, boş beklentilere sokup yok yere ümitlendirmek bile onları umulmadık ölçüde incitebilir.
istismar gibi kabul edilemez iğrenç bir detaya girmek dahi istemiyorum. tanık olduğum en ufak eziyette gözüm kararırken bu tarz bir adiliğe olur da denk gelirsem
suskunlar'ın sarı bilal'ini mumla aratır, fail kişinin gözünü oyar, alnını karışlar, feriştahını sikerim.